Ana içeriğe atla

Türkiye-İsrail normalleşmesinde önemli bir adım daha

Türkiye ile İsrail arasında en son 2010 yılında Mavi Marmara öncesi yapılan siyasi istişarelerin 15´incisi Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ümit Yalçın ve İsrail Dışişleri Bakanlığı Genel Direktörü Yuval Rotem´in başkanlığında Ankara´da gerçekleşti.
Türkiye ile İsrail Dışişleri Bakanlıkları Müsteşar düzeyindeki siyasi istişarelerin 15. turu, altı yıl aradan sonra Ankara’da yapıldı. İlki 1987'de yapılan ve 2010'daki Mavi Marmara olayı ile kesintiye uğrayan siyasi istişareler, iki ülke ilişkilerinin normalleştirilmesi için geçen haziran ayında varılan mutabakatın doğal bir sonucu olarak tanımlandı1 Şubat Çarşamba günü gerçekleşen toplantıda, diplomatik kaynaklara göre, başta enerji, ekonomi, kültür ve turizm alanlarında işbirliği olanakları olmak üzere, iki ülke arasında gündemde olan konuların gözden geçirildi. Siyasi istişareler sonucunda, her iki taraf da adı geçen alanlarda işbirliklerini arttırmaya karar verdiler. Bunun için bakan düzeyinde ve iş dünyası, akademi ve kültürel heyetlerin karşılıklı ziyaretler gerçekleştirmesine karar verildi. 

İsrail'le normalleşme sürecinin ardından Türkiye'den İsrail'e bakan düzeyinde ilk ziyaret 7-8 Şubat'ta Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı tarafından gerçekleşecek. Bakan Avcı Tel Aviv'deki uluslararası Akdeniz Turizm Fuarına katılacak, ayrıca Yafo'daki Türk Kültür Evinin açılılına katılacak ve Batyam'da bulunan Türkiyeliler Birliği Derneğini ziyaret edecek. 
Toplantıda ayrıca başta Ortadoğu ve Doğu Akdeniz olmak üzere bölgedeki gelişmelerle ilgili görüş alışverişinde bulunuldu, Türkiye ile İsrail ilişkilerinin iyileşmesinin bölge istikrarı ve güvenliği açısından önemi üzerinde mutabık kalındı.
Sosyal medya hesabından görüşmeyi değerlendiren İsrail Dışişleri Bakanlığı Genel Direktörü Yuval Rotem, siyasi istişarelerin verimli geçtiğini, bir sonraki toplantının Kudüs'te gerçekleşeceğini belirtti.
Daha sonra İstanbul'da temaslarını devam ettiren Rotem, İstanbul Valisi Vasip Şahin tarafından kabul edildi. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ke vamos a mirar en la karantina?

Kon el fin del verano i el retorno de la karantina, estamos mas tiempo en las kazas. Les kero propozar tres serias de TV echos en Israel. El primer es "Tehran". Es una seria de espionaje muy enteresante. Una espion del Mossad viaja en sekreto a la kapital de Iran. Tehran es su lugar de nasimiento tambien. La hacker de komputadora tiene el objektivo de dezaktivar el reaktor nuklear. Esta misyon tendra implikasyones para el Medio Oriente i el mundo entero. La seria es en ebreo i perso. Es una sezon i tiene ocho episodios, kada uno 50 minutos. Mi segunda propozisyon es una seria romantika i komika. Lehiyot Ita (Estar Kon Eya) es una seria de 2013, ma muy simpatika. Izieron tambien la version Amerikana ke se yama “La beyeza i el panadero”. La seria konta la istorya de amor entre una supermodela internasyonal muy famoza i muy rika, i un simple panadero ke no tuvo la shans de ir a la eskola artistika por razones finansiales. La seria es dos sezones, 18 episodios en total i kada uno...

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different cou...

Her yaşam bir roman - Panama´daki Türk Yahudileri

Panama´da hızla büyüyen bir Yahudi yaşamı var. Café con Teclas kitabının yazarı gazeteci Sarita Esses´in yanı sıra Antakyalı Eli Cemal, Mersinli Musa İlarslan, Trakya kökenli Julia Kohen de Ovadia ve kuzeni İstanbullu Çela Alkabes de Eskinazi ile göç hikayelerini ve Panama´daki yaşamlarını konuştuğumuz keyifli bir sohbet sizleri bekliyor. Julia Kohen de Ovadia İstanbul doğumluyum. Babam Çanakkaleli Aron Kohen, annem ise Çorlulu Suzi Bahar.  Seneler evvel büyükbabamın eltisi Meksikalı Sultana genç yaşta çocuksuz dul kalınca küçük teyzem Donna’yı yollamasını istedi anneannemden. Donna da Sultana teyzesiyle yaşamak için Meksika’ya gitti. Orada eniştem Moises Mizrachi ile tanıştı ve evlenerek Panama’ya taşındı. Büyükbabam Nessim Bahar vefat edince anneannem Coya, ablam Malka ile iki aylığına kızını görmeye Panama’ya gitti. Ancak orada ablam eniştemle tanıştı, evlendi ve hayatını Panama’da kurdu. Dört çocuğu ve on torunu var. Ablamın düğünü için Panama’ya geldiğimizde ben Saint Pulcheri...