Ana içeriğe atla

Porto’da Avrupa Yahudileri Şabat için buluştu

Geçtiğimiz hafta sonu Portekiz’in Porto şehri, Tu Bişvat’ı ve Şabat’ı birlikte kutlamak isteyen Türk, Fransız, İngiliz, İsrail ve Portekiz Yahudilerini bir araya getirdi.

Portekiz’in Porto şehri geçtiğimiz hafta sonu anlamlı bir etkinliğe sahne oldu. Avrupa Yahudilerini kaynaştırmak için düzenlenen Şabaton’da Portekiz, İngiliz, Fransız, İsrail ve Türk Yahudileri bir araya gelerek Şabat’ı ve Tu Bişvat Bayramını birlikte kutlarken birbirlerini daha yakından tanıma fırsatını elde ettiler. 

Porto’nun göz alıcı binalarından biri olan Kadoorie Mekor Haim Sinagogunda gerçekleşen buluşmada, Portekiz Yahudi Toplumundan Rudie Cortissos, Portekiz Yahudilerinin tarihini anlattı, Porto Yahudilerini tanıttı. Cortissos daha sonra dinleyicilerden gelen Portekiz engizisyonu ve günümüz Porto Yahudi toplumu ile ilgili soruları yanıtladı. Tüm Portekiz’de 800, Porto’da ise sadece 200 civarında kalan Portekiz Yahudi toplumunun yaşadığı sıkıntılar dile getirildi. Yaşlanmakta ve küçülmekte olan toplumlar benzer yollardan geçtiklerinden dolayı karşılıklı deneyimlerini paylaştılar.
Kültürel etkinliğin ikinci bölümünde Rita Ender’in ‘Las Ultimas Palavras’ belgeseli gösterildi. Türk Yahudilerinin büyük çoğunluğunun anadili olan bu dilin artık gençler tarafından bilinmemesi, konuşulamamasını anlatan belgesel, aynı zamanda bu dilden akıllarda kalan, halen yaşamakta olan kelimelere odaklanıyor. Belgesel sonrası Ender, Türk Yahudilerini ile ilgili kendisine yöneltilen soruları yanıtladı. Grup daha sonra sinagogun birinci katında bulunan Oporto Yahudi Müzesini gezdi. Şabat duasının ardından hep birlikte yemek yenildi. Türkiye’den 70 kadar kişinin katıldığı organizasyonda ayrıca, müze ve şehir gezileri ile Porto şehri ve sakinleri yakından tanındı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different cou...

Ahmet Han: “Türkiye ile İsrail kadar stratejik çıkarları bu kadar örtüşen iki ülke daha yok”

Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Kasım Han ile İsrail’de üç çocuğun kaçırılmasının ardından başlayan süreci, son Gazze operasyonunun hem İsrail-Filistin ilişkilerinin geleceğine hem de dünyada artan antisemitizme etkisini konuştuk. Ayrıca yaşanan tüm bu olayların Türkiye’deki yansımaları ve Türkiye-İsrail ilişkilerinin geleceğini tartıştık. Dökme Kurşun Operasyonu’ndan sonra İsrail ile Hamas arasında sükûnete karşı sükûnet anlayışı hâkimdi. Ne değişti? İsrailli üç çocuğun kaçırılıp öldürülmesi ile mi işler değişti yoksa daha önceden bunun sinyalleri var mıydı? Tarafların ikisinin de birbirleri ile ilgili bir algıları var. Kim kimin neyi ne kadar stokladığını biliyor. Bu bakımdan herkesin bir müdahale eşiğinin olduğunu düşünüyorum. Yüksek sesle çok söylenmiyor ama pişe pişe bir noktaya geldiği zaman taraflar biliyor ki artık orada mutfağa girmek, müdahale etmek lazım. Bu İsrail için Hamas’ın silahlanması ve altyapısını geliştirmesi ile ...

Orta Büyüklükte Bir Güç Olarak Türkiye’nin Dış Politikası

Farklı bölgelerde devam eden savaş ve krizler, uluslararası ilişkilerde güç rekabetini öne çıkarıyor. Buna ABD’nin büyük güç olarak alışılmış rolünü yerine getirmekteki isteksizliği de eklendiğinde, 1945’ten bu yana kurulan uluslararası düzen ve yapı taşı olan kurumlar yıpranıyor. Bunun sonucu olarak belirsizlik artıyor ve mevcut küresel sistem bir geçiş döneminin sancılarını yaşıyor. Öte yandan bu durum, orta güç olarak tanımlanan ülkelere daha geniş bir hareket alanı da sağlıyor. Bu sayede orta güçteki ülkeler, sistemde dengeyi gözeten, arabuluculuk yapabilen, bölgesinin istikrarına katkı sağlayabilen, hatta zaman zaman kapasitesinin üzerinde sorumluluk ve inisiyatif alabilen, küresel düzeyde etkili roller oynayabilen aktörler haline geliyor. Özellikle belirsizlik dönemlerinde bu ülkeler çok yönlü diplomasi, proaktif dış politika, esnek ittifak arayışları ile öne çıkabiliyor. Türkiye, bu bağlamda, orta güçte bir devlet olarak dikkat çeken bir örnek teşkil ediyor. Jeostratejik konumu,...