Ana içeriğe atla

Suriye'de Déjà Vu

Suriye'de bir kez daha kimyasal saldırı düzenlendi. Doğu Guta bölgesinde bulunan Duma ilçesine yönelik saldırıda son açıklamalara göre 49 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce yaralı var. Amerikalı yetkililer askeri seçeneğin masada olduğunu belirtirken, ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Nikki Haley “Dünya adaletin yerine geldiğini görmek zorunda,” açıklamasını yaptı.  Siyasi gündemi Twitter’da değerlendiren Trump “Bunun bedeli olacak,” derken, Esad’ı ‘hayvan’ olarak nitelemekten geri kalmadı. Pazartesi günkü basın açıklamasında da Trump, Suriye konusunda önümüzdeki 24 ila 48 saat içinde önemli bir karar verileceğini söyledi.
ABD bu konuda yalnız değil. İngiltere ve Fransa da tüm seçeneklerin masada olduğunu açıkladı. Hatta Fransa, ABD son anda cayarsa belki diye tek başına cezalandırıcı bir operasyon yürütmeyi de değerlendiriyor. Öte yandan Suriye iddiaları yalanlarken, Rusya Duma’da kimyasal saldırı iddiaları hakkında bir araştırma yapmadan bir sonuca varmanın yanlış ve tehlikeli olduğunu belirtiyor.
Bugünü değerlendirmeden önce, tam 365 gün geriye gidelim.
Geçtiğimiz sene tam da bugünlerde ABD, sürpriz bir karar alarak Suriye’nin El Şayrak Hava Üssü’ne saldırı düzenlemişti. 59 Tomahawk füzesi kullanılan saldırının, Suriye'nin Han Şeyhun kasabasına düzenlenen kimyasal saldırıya karşılık yapıldığı açıklanmıştı. Trump saldırı kararını yasaklı kimyasal silahların kullanılması ve kimyasal silah sözleşmesi altındaki yükümlülüklerin ihlal edildiği gerekçesiyle açıklamış, “ölümcül kimyasal silahların kullanılmasını ve yayılmasını önlemek ve caydırmak Amerika Birleşik Devletleri’nin ulusal güvenlik çıkarı için hayati,” diye konuşmuştu.
Suriye kimyasal saldırı iddialarını reddetmiş, Rusya ise ABD’yi uluslararası hukuku ihlal etmekle suçlamıştı. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, saldırı sonrasında Beşar Esad'ın Suriye'nin geleceğinde hiçbir rolünün olmaması gerektiğini söylemişti. Oysa bugüne baktığımızda kendi gitti, Esad hala yerinde.
Bu olayda en çok Trump’ın ani ve beklenmedik kararı şaşırtmış, Trump öngörülemez başkan tanımını tamamen hak etmişti. Böylesi bir konuda bu kadar hızlı karar değiştirmesinin sebebini iç politikadaki sorunlara bağlanabilirdi. Obama’yı kimyasal kullanımına yanıt vermemek konusunda oldukça sert eleştiren Trump’ın selefinden daha omurgalı olduğunu gösterebilme fırsatını kaçırmadığı da konuşulmuştu. Ancak biraz daha geriye gidersek, 2013’teki kimyasal saldırıya karşılık verme seçeneğini değerlendiren Obama’ya en sert eleştirileri yine kendisi vermişti; “Suriye’yi bombalayarak ne elde edeceğiz, daha fazla borç ve savaşı uzatmaktan başka?”
Kimyasal saldırı sonrasında Trump’ın dünya kamuoyuna sunduğu imaj ise tamamen duygusaldı. Televizyondan izlediği korkunç görüntüler kararını etkilemişti. Oysa mültecilere karşı söylemleri net bir şekilde hafızalardaydı.
Trump kararlılığının yanı sıra, hassas bir şekilde planlanan saldırının sınırlı olması ve gereken mesajı net bir şekilde vermesi nedeniyle de takdirleri toplamıştı. Sadece Suriye için de değil, ABD’nin bu mesajı İran ve Çin için de bir uyarı sayıldı. Hukuki süreçleri takip etmemesi ise göz ardı edilebilirdi.
Trump’ın Esad’ı cezalandırması Suriye savaşında yeni bir dönemi işaret ettiğine kanaat getirilmişti. Artık Orta Doğu’dan uzaklaşmak isteyen, bölgedeki müttefiklerini yarı yolda bırakacak bir başkan yoktu. ABD Orta Doğu’daki liderliğine, askeri rolüne, sorumluluklarına geri dönüyordu. En azından öyle bekleniyordu. Ama öyle olmadı. ‘Önce Amerika’ üstün geldi. 
Tam bir yıl sonra, aynı yerdeyiz.
2013 anlaşmasıyla kimyasal silahlarını imha etmiş olması gereken Suriye yeni bir kimyasal saldırının başrolünde. ABD benzer bir cezalandırıcı kararın eşiğinde. Seçenekler ise belli. Eğer ABD Suriye’yi cezalandırmak için bir saldırı düzenlerse bunun yine geçen seneki gibi sınırlı olacağını söylenebilir. Altı aya kadar askerlerini Suriye’den çıkarmayı düşünen bir başkanın Suriye’de yeni bir dönem başlatacağı veya Suriye’de dizginleri ele alacağını söylemek pek de mümkün değil. Ve bunu Esad da biliyor. ABD’nin bir an evvel Suriye defterini kapatmak istediğini, Orta Doğu’yu bir öncelik olarak görmediğini biliyor. Tek yapması gereken bu fırtınanın geçmesini beklemek ve kendi bildiğini okumak.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Her yaşam bir roman - Panama´daki Türk Yahudileri

Panama´da hızla büyüyen bir Yahudi yaşamı var. Café con Teclas kitabının yazarı gazeteci Sarita Esses´in yanı sıra Antakyalı Eli Cemal, Mersinli Musa İlarslan, Trakya kökenli Julia Kohen de Ovadia ve kuzeni İstanbullu Çela Alkabes de Eskinazi ile göç hikayelerini ve Panama´daki yaşamlarını konuştuğumuz keyifli bir sohbet sizleri bekliyor. Julia Kohen de Ovadia İstanbul doğumluyum. Babam Çanakkaleli Aron Kohen, annem ise Çorlulu Suzi Bahar.  Seneler evvel büyükbabamın eltisi Meksikalı Sultana genç yaşta çocuksuz dul kalınca küçük teyzem Donna’yı yollamasını istedi anneannemden. Donna da Sultana teyzesiyle yaşamak için Meksika’ya gitti. Orada eniştem Moises Mizrachi ile tanıştı ve evlenerek Panama’ya taşındı. Büyükbabam Nessim Bahar vefat edince anneannem Coya, ablam Malka ile iki aylığına kızını görmeye Panama’ya gitti. Ancak orada ablam eniştemle tanıştı, evlendi ve hayatını Panama’da kurdu. Dört çocuğu ve on torunu var. Ablamın düğünü için Panama’ya geldiğimizde ben Saint Pulcherie’de