Ana içeriğe atla

Neden Fransa?

Cuma günü üç farklı kıtada gerçekleştirilen üç farklı terör saldırısı ile sarsıldık. Önce Avrupa’nın göbeğinde, Fransa’nın Lyon kentinde bir kişi arabasıyla fabrikaya girdi. Amacı büyük bir patlama ile fabrikayı yerle bir etmekti. Bunu başaramadı ama eski patronunun kesilmiş başı çitlere asılı bulundu. Yanında (IŞ)İD’in kara bayrağı vardı.
Hemen sonra Kuveyt’in başkentindeki bir Şii camine, İmam Sadık Camii’ne intihar saldırısı yapıldığı haberi geldi. Gözler (IŞ)İD’e çevrildi. Geçtiğimiz ay Suudi Arabistan’daki Şii camilerine yine mübarek cuma günü saldırı düzenlemişti. 27 kişinin hayatını kaybettiği, 200’den fazla kişinin yaralandığı bu saldırıyı da üstlenmekte gecikmedi.
Hemen ardından Kuzey Afrika’da, Tunus’un turizm cenneti Susa’dan korkunç haber geldi. Silahını bir şemsiyenin içine gizleyen saldırgan, plajda rastgele açtığı ateşle çoğunluğu İngiliz, Belçikalı ve Alman olan tatilcileri hedef almıştı. 39 kişi hayatını kaybetti, 36 kişi yaralandı. Saldırıyı (IŞ)İD üstlendi. Saldırı sonrası Tunus hükümeti devlet kontrolünde olmayan ve toplumda nefreti körükleyen 80 caminin kapatılmasına karar verdi. Ana gelir kaynağı turizm olan Tunus’un tarihindeki bu en kanlı terör saldırısı, ekonomisini ciddi bir şekilde etkileyebilir. İptal edilecek rezervasyonlar ve bunun yaşatacağı ekonomik kriz, Ortadoğu’yu dönüştüren Arap Baharı’nın doğuş yeri olan ve demokrasiyi yaşatabilen Arap dünyasının bu nadir ülkesinin kazanımlarını ve siyasi dengesini maalesef ki bozabilir.
***
Geçtiğimiz sene tam da bu günlerde halifeliğini ilan ederek adını İslam Devleti olarak değiştiren (IŞ)İD, üç farklı kıtada, üç farklı hedefe eş zamanlı saldırı düzenleyerek kanlı yıldönümüyle damga vurdu. Üstelik tüm bu saldırılar, Suriye’nin Kobani bölgesine bombalı araçlarla saldırması sonucunda en az 145 sivili öldürmesinden tam 24 saat sonra gerçekleşti.
Yenilmezlik imajını korumak ve destekçilerine güçlü olduğunu göstermek istedi (IŞ)İD bu vahşi saldırılarıyla. Suriye’deki başkenti Rakka’nın önemli ikmal hattını kesen Tel Abyad yenilgisini, yine önemli bir kırılma noktası olan Kobani’ye saldırarak aşmaya çalıştı. Eş zamanlı saldırılarıyla 26 Haziran’ı yeni bir Kara Cuma olarak tarihe kazıdı. Şii-Sünni gerilimini arttıran, Batı ve laik demokrasi karşıtı küresel bir propagandaya imza attı. Dünyanın neresinde olursanız olun, benim gibi düşünmedikçe güvende değilsiniz. Ne camide, ne işte, ne tatilde. Ne Doğu’da, ne Batı’da, diye haykırdı adeta.
Tüm bu saldırılar (IŞ)İD’in Ramazan mesajının hemen ardından geldi: “Ramazan’ı kâfirler için felaket ayına çevirin!”
(IŞ)İD ‘lidersiz direniş’ olarak tanımlanıyor. Tıpkı El Kaide gibi birbirinden bağımsız hücrelerden oluşuyor. Yaşadığı topluma karşı öfkeli, hayatını anlamsız ve amaçsız bulan, sosyal ve ekonomik olarak ezilen gençleri sosyal medyadaki gücüyle kendine çeken örgüt, gerçekleştirdiği ses getiren saldırılarla kişi ve hücreleri harekete geçiriyor. “Allah’a yaklaşmanın yolu cihattan geçer, özellikle de bu kutsal Ramazan ayında…” gibi ortak cihatçı ideolojiyi besleyen mesajlar, bu kişilerin kendi başlarına eylem planlamalarına olanak veriyor. Tıpkı bu üç saldırı gibi.
***
Lyon gibi kendi halinde orta sınıf tipik bir Fransız şehrinde gerçekleşen bu son terör saldırısı, ocak ayındaki Charlie Hebdo ve kaşer market saldırılarının etkilerinden yeni yeni sıyrılmaya başlayan Fransızları derinden sarstı. Fransa, 1995 yılında 8 kişiyi öldüren Paris’teki Saint-Michel metrosu saldırısından beri birçok kez hedef oldu. 2012’deki Toulouse saldırısı öne çıkan terör saldırılarından biriydi.
Neden Fransa? Bu sorunun bir cevabı Paris’in Ortadoğu politikasında bulunabilir. Fransa’nın Irak ve Suriye’de sürdürdüğü (IŞ)İD’e karşı aktif politikası, Mali’ye askeri harekâtı, Libya müdahalesindeki lider rolü ve Afganistan operasyonu sıralanabilir. Nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturan Müslümanların üçüncü neslinin yaşadığı kimlik ve entegrasyon sorunları, çarşaf yasağı gibi kararlar da yeni cihatçıları kendine çekmek isteyen (IŞ)İD’e yardımcı oluyor. İslamofobi arttıkça Müslüman nüfus dışlanıyor, ayrımcılığa uğruyor ve (IŞ)İD’in yoğun propagandasında kendine bir çıkış yolu arıyor. Bu kişiler arasında Müslümanlığı yeni kabul etmiş kişilerin de sayısı bir hayli fazla. 2014’te yapılan ICM’nin araştırması Fransızların yüzde 16’sının (IŞ)İD sempatizanı olduğunu ortaya koymuştu. Bu oran 18-24 yaş aralığında yüzde 27’e kadar yükseliyor. Bu oran İngilizler için yüzde 7, Almanlar için yüzde 4’te kalıyor. Bu korkunç tablo (IŞ)İD’e katılan Fransızların oranında da kendini gösteriyor; Avrupalı cihatçıların yarısı Fransa’dan geliyor. Fransa’daki bu özel durum Front National gibi aşırı sağcı partilerin yükselmesine de sebebiyet veriyor ve içinden çıkılamaz kısır döngü tamamlanıyor.
Uzaklarda bir yerlerde diye düşünülen savaş, artık dünyanın her yerine terör ile ulaşıyor. (IŞ)İD yıldönümünü kanlı eylemlerle ‘kutlarken’ bir kez daha görüyoruz ki terörün adresi yok. Kurşun adres sormuyor…


Karel Valansi OBJEKTİF Şalom Gazetesi 1 Temmuz 2015
http://www.salom.com.tr/haber-95717-neden_fransa.html

Yorumlar

Isaac Haskiya dedi ki…
Fransayı 1962 senesinden beri gâyet iyi tanırım. Tam o zamanlarda Arap asıllı Kuzey Afrikalılar Fransaya göç etmeye başlamışlardı. Fransızların o zamanlardaki tepkisini de gâyet iyi biliyorum. Tamâmen menfî idi! Ama göç selleri durduralamadı. Kuzey Afrikalılar hayatlarından memnun olamadılar ve bu memnuniyetsizlik aşırıcılığa yol açtı.
Fransanın bir İç İşleri bakanının sözlerini hatırlatıyorum.
'La porte était ouverte quand vous êtes venus. Elle reste toujours ouverte quand vous voudrez partir'
Kapı geldiğiniz zaman açıktı, gitmek isterseniz hâlâ açıktır!
Isaac Haskiya

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Democratya!* İsrail’de Kırmızılı Kadınların Direnişi

2022 yılı sonunda göreve başlayan, Binyamin Netanyahu liderliğindeki yeni hükümet, İsrail tarihinin en aşırı sağcı ve dindar partilerinden oluşuyor. Bu koalisyon, kuruluşundan bu yana kendini Orta Doğu ’ nun tek demokrasisi olarak tanımlayan İsrail’in geleceği ve demokratik yapısı için büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu tehditler bir çok farklı koldan ilerliyor.    Netanyahu ’ nun uzun süredir basını kontrol altına alma çabası demokrasinin ifade özgürlüğü ilkesini tehdit ediyor. Filistinliler dahil azınlık gruplarının, LGBTQ+ toplumunun ve kadınların kanun önünde eşitliğini ihlal edecek yasa tasarıları , demokrasinin bir diğer önemli prensibi olan eşit haklar ilkesini tehdit ediyor. İsrail ’ de yürütme ve yasama erkleri her zaman hükümet tarafından kontrol edilmekte. Yüksek Mahkeme, iktidar partilerinin gücünü kontrol eden ve anayasa görevini yerine getiren Temel Yasaların uygulanmasını güvence altına alan tek  kurumdur. Ancak yeni hükümet yasama üzerinde sınırsız güç sahibi olmak için Y

Yahudi Cesaret Ödülü üzerine

24 Haziran 2018 seçiminde CHP’den Cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce, 16 Ağustos’taki Twitter paylaşımlarıyla isim kullanmadan hükümete yönelik eleştirilerini sıraladı. Bu eleştirilerinin arasında “Siz, yaptığınız hizmetlerle Yahudi Cesaret Ödülüne lâyık görülen ve bu ödülü kendine lâyık görenlersiniz” ifadesine de yer verdi.  İnce’nin bu paylaşımı bu konudaki ilk çıkışı değildi. Geçtiğimiz yılın Aralık ayında, partisinin Yalova Merkez İlçe 10. Olağan Kongresi’ndeki konuşmasında da “Dünyada ‘Yahudi Cesaret Ödülü’ ya da diğer adıyla ‘Davut Yıldız’ı alan tek Müslüman, Recep Tayyip Erdoğan’dır,” demişti.  İnce, 2013 yılında yaptığı bir başka konuşmada ise bu sefer Türkiye’nin Rum vatandaşlarını kızdırmıştı. “Atatürk olmasaydı, (…) adınız Ahmet, Hasan, Hüseyin olmazdı, Dimitri, Yorgo olurdu. Bunları doğru bilmeleri lazım” demiş, gelen tepkilerin ardından Twitter hesabından “Benim gibi askerlik yapan, vergi veren, Cumhuriyet’e inanan, vatandaşımız olan Yorgo ve Dimitri’leri kastetm