Ana içeriğe atla

Kimdir bu Yahudi komşum?

500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi tarafından düzenlenen Yahudi Kültürü Avrupa Günü geçtiğimiz pazar günü yüksek bir katılımla gerçekleştirildi. ‘Kaybolan Diller’ teması ile gerçekleşen güne katılan katılımcılar birçok etkinlikle Türk Yahudi kültürüne ait gelenekleri, şarkıları, düğün ve diğer merasimlerine birebir tanık olarak tanıdılar. 


Yahudilerin kültürel ve tarihi mirasını tanıtmak amacıyla, 27 Kasım Pazar günü, Avrupa’nın otuza yakın ülkesinde düzenlenen Yahudi Kültürü Avrupa Günü kentimizde de yoğun ve keyifli bir programla kutlandı. ‘Kimdir bu Yahudi komşum?’ etkinliği, Yahudi Kültürü Avrupa Günü Uluslararası oluşumu çerçevesinde 500.Yıl Vakfı tarafından Türk Musevileri Müzesinde düzenlendi. 1999 yılından beri Avrupa’nın birçok şehrinde, 2001 yılından beri de Türkiye’de her yıl düzenlenen Yahudi Kültürü Avrupa Günü’nün bu seneki teması ‘Kaybolan Lisanlar’ idi. Saat 11’de kapılarını ziyaretçilerine açan Neve Şalom Sinagogu ve Türk Musevileri Müzesi gün boyunca yaklaşık 600 kişiye ev sahipliği yaptı. Yüzyıllardır Türkiye topraklarında yaşayan Türk Yahudi toplumu gelenekleri, şarkıları, konserler, film gösterimleri, yemek tadımı, sohbetler ve Sefarad Yahudilerinin konuştuğu, günümüzde ise kaybolmaya yüz tutan Judeo-Espanyol (Ladino) ve Aşkenaz Yahudilerinin lisanı Yidiş ile tanıtıldı.

İlk yazıları Şalom Gazetesi’nde yayımlanan Türk edebiyatının usta isimlerinden İstanbul aşığı Mario Levi kitabı ‘Size Pandispanya Yaptım’dan yola çıkarak Judeo-Espanyol dili üzerine okurları ile sohbet etti, kitaplarını imzaladı. Dünya üzerinde ve özellikle de Türkiye’de bu dili hâlâ kullanan kişiler olduğuna dikkat çeken Levi, bir topluluğun konuşmakta olduğu bir dile ölü dil demenin haksızlığına değindi. İnteraktif bir sohbet sürdüren Levi, konuşmasında ara sıra dinleyicilerin Judeo-Espanyol kelime bilgisini de esprili bir şekilde test etti.
Asıl mesleği avukatlık olan, yazar ve yönetmen Rita Ender’in ‘Las Ultimas Palavras’ (Son Sözler) adlı belgesel filmi büyük ilgi ile karşılandı. Senaryosunu Rita Ender’in yazdığı, kamera çekimlerini Yorgos Demir’in gerçekleştirdiği belgesel, 25-35 yaşları arasındaki 19 Türk Yahudi’si gencin Yahudi İspanyolcası dilinde hangi sözcükleri bildiklerini sorguluyor, şarkıları ve yemekleri ile hâlâ var olan bir dilin nasıl yavaş yavaş ölmekte olduğunu tartışıyor. Öğrenilemeyen bu ana dil, dilin günlük hayattaki ve hatıralardaki yeri ile Yahudi kimliği ve aidiyet gençlerin gözünden aktarılıyor. Gösterim sonrasında sorularını yanıtlayan Ender, gelen sorular üzerinden belgeselin fikir aşamasından gerçeğe nasıl dönüştüğünü ve bu dilin hem kendi hayatında hem de toplumdaki yeri üzerine kalabalık izleyici topluluğuyla söyleşti.
Anna Eskinazi, ‘Kaybolan Dillerimizle Kaybolan Mizah’ başlıklı söyleşisinde Türk Yahudilerinin tarihini anlattı. Göçlerle belirlenen ana dil üzerine konuşan Eskenazi, toplumun kullandığı dilin farklı sebeplerle değişime uğramasını aktardı. Fransızca eğitim veren Alliance Okullarına da değinen Eskinazi dinleyicilerini Judeo-Espanyol ve Yidiş konusunda aydınlattı.
Neve Şalom Sinagogu içerisinde Sabi Şamarya ve Aslıhan Parlak bir klasik müzik konseri gerçekleştirdi. Geçmişten günümüze Yahudi ezgilerini içeren müzik dinletisi dinleyicilere hüzün ve neşeyi bir arada tattırdı. Dinleyiciler birçok Yahudi ezgisini yakından tanımanın şaşkınlığını yaşadı. Orijinali Yidiş olan ‘Bir başkadır benim memleketim’ şarkısı çaldığında salon heyecanlanarak tempo tuttu.
Gün boyunca Metin Delevi’nin küratörlüğünde düzenlenen ‘Türkiye Spor Tarihinde Yahudi Sporcular’ sergisi sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Aralık sonunda kadar açık olacak sergiyi gezenlere Zilberman Kardeşler’den Yahudi müziğine ait tınılar eşlik etti.
Habib Gerez Sanat Evi gün boyunca ziyaretçilerin uğrak yeri oldu. Bina içindeki Gerez Kafe ise Janet-Jak Esim’in müzikleri eşliğinde Sefarad lezzetleri ile tanışmak için ziyaretçilerin soluklanmak için tercih ettiği bir mekân oldu. Müze tüm gün ziyaret edilebildiği gibi, müze dükkânı da kitap, CD ve çeşitli tasarım objeleri ile ilgi çekti.
Yahudi Kültürü Avrupa Günü’nün en merak edilen bölümü ise bu sene de temsili düğün oldu. İzzet Bana’nın şefliğini, Cenk Rofe’nin solistliğini yaptığı Estreyikas D’Estambol grubu İbranice ve Judeo-Espanyol dilinde şarkılar söylemesiyle başladı, düğün şarkılarından bir dinletiyle izleyenleri heyecanla beklenen düğün törenine hazırladı. Esra ve Alper Can çifti bu temsili düğünle yeniden evlenirken tüm izleyiciler cep telefonları ile törenin her anını kaydettiler. Düğün boyunca Rav İzak Alaluf törenin bölümlerini ve anlamlarını detaylıca anlatarak misafirleri bilgilendirdi. Gelinin işaret parmağına takılan yüzük, damadın karısına karşı olan görev ve sorumluluklarını belgeleyen Ketuba, Bet Amikdaş’ın yıkılışının unutulmaması için bardak kırma geleneği, gelin ile damadın altında durdukları hupa’nın anlamları anlatıldı. Kadının Yahudilikteki önemine değinen Rav Alaluf’a dualarda güzel sesi ile Hazan Rıfat Romi eşlik etti. Tören, Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın selameti için dua edilmesiyle son buldu. “Büyük Atatürk’ün de söylediği gibi Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır,” sözleri misafirler tarafından coşkuyla alkışlandı.

 Dünden Bugüne İzmir Sefarad Düğünleri (Sento Almaleh)
Müzenin etnografya bölümünde tüm gün, İzmir Yahudilerini anlatan Sarit Bonfil ve Rahel Hayim’in senaryolaştırdığı ‘Dünden Bugüne İzmir Sefarad Düğünleri’ belgesel filminin gösterimi yapıldı. Avrupa Yahudi Kültüründe İzmir Yahudilerinin kendi düğün geleneklerini özetleyen ve farklı kuşaklardan İzmir’de evlenen Yahudi ailelerle yapılan röportajların da yer aldığı belgesel film ilgiyle karşılandı. Film 25 - 99 yaşları arasında birçok kişiyle ve aileyle yapılan röportajları ve 1930 - 2012 yılları arasında yapılmış düğün çekimlerini kapsadı.  Çekimlerin aynı mekânlarda değişik zaman dilimlerinde yapılmış olması ziyaretçilere İzmir cemaatinin nesiller boyu, azalan nüfusuna rağmen geleneklerini nasıl aynı coşku ve heyecanla yaşattıklarını gösterdi.
İzmir’de bir Sefarad Sergi Merkezi açma hayaliyle yola çıkan, Selim Bonfil, Beki Şikar, Katya Levi, Keti Asal, Rahel Hayim, Sara H. Enriquez, Sara T. Enriquez, Sarit Bonfil ve Stella Azar’dan oluşan gönüllüler ekibinin söyleşilerin çoğunu Ladino dilinde yapmış olmaları, bu filme İzmir düğün gelenekleri açısından olduğu kadar, Ladino açısından da önemli bir arşiv niteliği kazandırmış oldu. 
Aile arşivlerindeki fotoğrafların derlenmesiyle tasarlanan Dünden Bugüne İzmir Sefarad Düğünleri Sergisi ise seksen yıllık bir zaman dilimini kapsadı. Fotoğraflarda düğünlerdeki gelenekleri yansıtması maksadıyla dota, entradura, aşugar, banyo de novya, alavantar de novya gibi törenler sırasıyla ve küçük açıklamalar eşliğinde sergilendi.
 Gelin Tanış Olalım (Henri Çiprut)
Yahudi Kültürü Avrupa Günü kapsamında düzenlenen etkinliklerden biri de Gelin Tanış Olalım adlı etkinlikti. Yaşayan Kütüphane modelinden esinlenerek düzenlenen faaliyette katılımcılar, 30’ar dakikalık mülakatlarla Türk Yahudi’sinin kimliği hakkındaki sorularını etkinliğe destek veren kişilere yöneltme imkânı buldular.
Katılımcılarına kendisini  “Gelin yüz yüze sohbet edelim, Aynı topraklarda büyüyen bizlerin çok da farklı olmadığını kendiniz deneyimleyin” olarak anlatan etkinlik, toplumumuzdan  geçmiş dönemde Yaşayan Kütüphane deneyimi olan gönüllü gençlerce hayata geçirildi. Etkinliğin açık olduğu 3,5 saat süresince 65 katılımcı ile toplam 30 mülakat gerçekleştirildi.
Galata Yahudi Kültürü Turu (Mois Gabay)
Ekim ayından itibaren 500. Yıl Vakfı Müzesi organizasyonu ve Şalom Gazetesi köşe yazarı, profesyonel tur rehberi Mois Gabay rehberliğinde her ay düzenlenen Galata Yahudi Kültürü turu Avrupa Yahudi Kültürü vesilesi ile de yoğun bir ilgiyle karşılandı. Her turun 30 kişi ile sınırlanmasına rağmen 42 kişilik katılımla dopdolu gerçekleştiği bu keyifli etkinlik vesilesi ile bir kez daha birbirimizi tanıdık, önyargılarımızdan arınıp, bir olmayı hatırladık. Sırası ile Aşkenaz Sinagogu, Schneidertemple Sanat Merkezi, Kamondo eserleri, İtalyan Sinagogu, Yahudi nüfusun bir dönem yoğunlukla oturduğu apartmanlar, Habib Gerez Sanat Evi, Serdar-ı Ekrem Sokak, Neve Şalom Sinagogu ve 500. Yıl Vakfı Müzesini gezen katılımcılar tur sonunda ilgi ve memnuniyetlerini farklı sözlerle dile getirdiler. İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Dinler Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Salime Leyla Gürkan’ın öğrencileri ile birlikte tura katılmış olması da programa renk katan güzel sürprizlerden biriydi.

Karel Valansi, Şalom Gazetesi 30 Kasım 2016 
http://www.salom.com.tr/haber-101215-kimdir_bu__yahudi_komsum.html#sthash.eIhRVh45.dpuf


Yorumlar

Unknown dedi ki…
Hanukayı beklerken.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Her yaşam bir roman - Panama´daki Türk Yahudileri

Panama´da hızla büyüyen bir Yahudi yaşamı var. Café con Teclas kitabının yazarı gazeteci Sarita Esses´in yanı sıra Antakyalı Eli Cemal, Mersinli Musa İlarslan, Trakya kökenli Julia Kohen de Ovadia ve kuzeni İstanbullu Çela Alkabes de Eskinazi ile göç hikayelerini ve Panama´daki yaşamlarını konuştuğumuz keyifli bir sohbet sizleri bekliyor. Julia Kohen de Ovadia İstanbul doğumluyum. Babam Çanakkaleli Aron Kohen, annem ise Çorlulu Suzi Bahar.  Seneler evvel büyükbabamın eltisi Meksikalı Sultana genç yaşta çocuksuz dul kalınca küçük teyzem Donna’yı yollamasını istedi anneannemden. Donna da Sultana teyzesiyle yaşamak için Meksika’ya gitti. Orada eniştem Moises Mizrachi ile tanıştı ve evlenerek Panama’ya taşındı. Büyükbabam Nessim Bahar vefat edince anneannem Coya, ablam Malka ile iki aylığına kızını görmeye Panama’ya gitti. Ancak orada ablam eniştemle tanıştı, evlendi ve hayatını Panama’da kurdu. Dört çocuğu ve on torunu var. Ablamın düğünü için Panama’ya geldiğimizde ben Saint Pulcherie’de

Karel´den Mario´ya veda…

Kelimeler acı veriyor be Mario! Zormuş senin hakkında bir veda yazısı yazmaya oturmak. Biliyorum, seçmeye çalıştığım hiçbir kelime yaşadığım üzüntüyü aktarmaya yetmeyeceği gibi, seni anlatmaya da yetmeyecek. Bir de şu var. Bu yazıyı bitirip yolladığımda ve basılıp gazetede okuduğumda senin gitmiş olduğun kesinleşecek, oysa daha çok erken! Şu an ne isterdim biliyor musun, veda yazısı yerine senin başarılarını, yeni kitaplarını, söyleşilerini yazmak, seninle yine bir röportaj yapmak. Sevgili hocam, sevgili dostum, öykülerimi ilk okuyanım, edebi yönümü en çok destekleyenim, hiç tanımadığım yazarların hiç duymadığım kitaplarıyla beni tanıştıran.  İzlediği ilginç filmleri benimle paylaşan, tartışan… “Merhaba” diye başlarsın yaratıcı yazarlık derslerine, sonra eklersin “merhaba demek benden sana zarar gelmez demektir,” diye. Koca kalbinle kimseyi üzecek, kıracak bir söz dahi etmediğinden eminim. Günlerdir seni anıyorum. “Twitter’da olmalısın” deyip sana hesap açışımızı, özene bezene seçtiğin