Ana içeriğe atla

Hasan Bülent Kahraman'ın yazısından

Edirne'de sinagog, sevinmek az bile... - Hasan Bülent Kahraman / Sabah Gazetesi, 3 Haziran 2016

Edirne'deki büyük sinagog 30 yıl önce kapanmış. Sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce onarılmış. 26 Mart 2015'te açıldı. Mükemmel! Geçenlerde gazetelerde okuduğum haberle daha da mutlu oldum. Meğer kapanırken yapılan son düğünle evlenen Mitrahi çiftinin bir kızı olmuş. O da şimdi düğününü açılan sinagogda düzenlemiş. Otuz yıl, iki kuşak, yepyeni bir durum. Sevinmez de ne yaparsınız?
Ama öyle değil. T24'te Karel Valansi'nin yazısından öğrenip biraz da internette gezinince anlıyorsunuz ki, o güzel güne, ahlaksız diyeceğim insanların kiri sıçramış. Küfür kıyamet, nefret diliyle akla hayale gelmeyecek şeyler yazıp söylemişler, düğünün Periscope'tan canlı yayınında.

Hemen belirteyim ki, bu gazetede de başka yerlerde de birçok yazı yazdım. Görevli olduğum Kadir Has Üniversitesi'nin de bulunduğu bölgede, yani Cibali-Balat ve mücavir alanda yerleşik, terk edilmiş sinagoglar bulunduğunu, bunların muhakkak onarılması, açılması, kente kazandırılması gerektiğini belirttim.
İlk defa içinde düzenlenen bir sergi nedeniyle öğrendiğim Hasköy'deki Mayor Sinagogu (ki, en büyük ahşap tavanlı yapıdır) araba lastiği imalathanesine dönüştürülmüştü. Gördüğümde aklımı kaçıracaktım. Bu bir örnek. Tüm sinagoglar terk edilmiş durumda. 'deki cemaatler arasında maddi durumu en iyi olanlardandır Yahudi cemaati. Bunları toparlamak devletin ve onların borcudur diye yazdığımı da anımsıyorum.
Bu dediklerim kiliseler için de geçerlidir. Hatta şunu da belirttim: evet, o kiliseler bir dönem malum nedenlerle camie dönüştürüldü. Ama artık o devirler geride kaldı. her bakımdan özgüvene ve zenginliğe sahiptir. Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya'nın mozaiklerine sahip çıkarken bugünkü  mi Bizans kiliselerinin mozaiklerinden çekinecek. Bunları bir usul dairesinde yeniden açalım dedim.
Yetmez. Anadolu, Hıristiyanlığın beşiğidir. Bu kadar! Kültür ve Turizm Bakanlığı uzun süredir 'ev' kavramını kullanıyor. Anadolu: ev! Çok güzel. İseviliğin de evidir, Anadolu. Gelin bu işi bir inanç turizmine bağlayalım diye 25 yıldır uğraşıyorum. Sümela'da, Ahtamar'da yeniden ayin yapıldı ne oldu, zarar mı gördük? Vakıf malları konusunda statü değişti. Doğrusu bu değil miydi? Türkiye bu çekincelerini çoktan aşmış olmalı.
Biz böyle düşünürken Karel Valansi yazısında ortadaki nefretin vahim boyutlarınıbelirtiyor. İnsanlar küfür ediyor, Yahudilere. Bu nasıl kabul edilebilir, nasıl Savcılık, Adalet Bakanlığı bu konuya derhal, öncelikle el koymaz? Valansi, haklı olarak 1934 Trakya olaylarını anımsatıyor. Onun Yahudi cemaati üstünde ne büyük yıkım olduğuna değiniyor. Yerden göğe haklıdır. Buna 6-7 Eylül'ü, Varlık Vergisi'ni ekleyelim.
Türkiye, gayrimüslümlere çeşitli dönemlerde nahak yere gadretmiştir. Bir kere bu meselenin bir noktaya getirilmesi gerekir. Valansi yazısında bu olayların kendi cemaatinde de sessizlikle geçiştirildiğini belirtiyor. Öyledir, bu gibi olaylarda ilk tepki susturmak, bastırmak, unutmaya çalışmaktır. Ama bunun bir de sonrası olmalı. O da hukuksal bir dönemin açılmasıdır.
Diyelim henüz orada değiliz. Olaylar da yaşandı, bitti. Peki süren bu küfür, bu nefret nedir? Kimdir bu insanlar? Nedir alıp veremedikleri? Bunlara 'milliyetçi' denemeyeceğine göre, çünkü milliyetçilik bu ülkedeki herkesi kapsar, ırkçılardır, kafatasçılardır. Bunu kendileri söylüyor!
Türkiye'nin bu sorunu çözmesi gerekiyor. Sadece Yahudilere karşı değil tüm gayrimüslimlere (bu 'azınlık' kavramını da artık dilimizden çıkarmamızın zamanı gelmiştir) uyguladığı bu tutumu aşması, gerçeğiyle barışması, çoğulculuğu, farklılığı, benimsemesi gerekiyor. Düşünün ki, Türkiye'de kala kala 15 bin Yahudi kalmıştır, Edirne'degaliba sadece iki kişi vardır. Bu bir azaptır!
Yeni evli çifti bu girişimlerinden ötürü ayrıca kutlarım, bir ömür boyu mutluluk, sağlık dilerim.
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/kahraman/2016/06/03/edirnede-sinagog-sevinmek-az-bile

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Democratya!* İsrail’de Kırmızılı Kadınların Direnişi

2022 yılı sonunda göreve başlayan, Binyamin Netanyahu liderliğindeki yeni hükümet, İsrail tarihinin en aşırı sağcı ve dindar partilerinden oluşuyor. Bu koalisyon, kuruluşundan bu yana kendini Orta Doğu ’ nun tek demokrasisi olarak tanımlayan İsrail’in geleceği ve demokratik yapısı için büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu tehditler bir çok farklı koldan ilerliyor.    Netanyahu ’ nun uzun süredir basını kontrol altına alma çabası demokrasinin ifade özgürlüğü ilkesini tehdit ediyor. Filistinliler dahil azınlık gruplarının, LGBTQ+ toplumunun ve kadınların kanun önünde eşitliğini ihlal edecek yasa tasarıları , demokrasinin bir diğer önemli prensibi olan eşit haklar ilkesini tehdit ediyor. İsrail ’ de yürütme ve yasama erkleri her zaman hükümet tarafından kontrol edilmekte. Yüksek Mahkeme, iktidar partilerinin gücünü kontrol eden ve anayasa görevini yerine getiren Temel Yasaların uygulanmasını güvence altına alan tek  kurumdur. Ancak yeni hükümet yasama üzerinde sınırsız güç sahibi olmak için Y

Yahudi Cesaret Ödülü üzerine

24 Haziran 2018 seçiminde CHP’den Cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce, 16 Ağustos’taki Twitter paylaşımlarıyla isim kullanmadan hükümete yönelik eleştirilerini sıraladı. Bu eleştirilerinin arasında “Siz, yaptığınız hizmetlerle Yahudi Cesaret Ödülüne lâyık görülen ve bu ödülü kendine lâyık görenlersiniz” ifadesine de yer verdi.  İnce’nin bu paylaşımı bu konudaki ilk çıkışı değildi. Geçtiğimiz yılın Aralık ayında, partisinin Yalova Merkez İlçe 10. Olağan Kongresi’ndeki konuşmasında da “Dünyada ‘Yahudi Cesaret Ödülü’ ya da diğer adıyla ‘Davut Yıldız’ı alan tek Müslüman, Recep Tayyip Erdoğan’dır,” demişti.  İnce, 2013 yılında yaptığı bir başka konuşmada ise bu sefer Türkiye’nin Rum vatandaşlarını kızdırmıştı. “Atatürk olmasaydı, (…) adınız Ahmet, Hasan, Hüseyin olmazdı, Dimitri, Yorgo olurdu. Bunları doğru bilmeleri lazım” demiş, gelen tepkilerin ardından Twitter hesabından “Benim gibi askerlik yapan, vergi veren, Cumhuriyet’e inanan, vatandaşımız olan Yorgo ve Dimitri’leri kastetm