Ana içeriğe atla

Türkiye - İsrail ilişkilerinin turnusol testi: Gazze

Türkiye ile İsrail arasında tazminata ilişkin usul anlaşmasının onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun tasarısı, cumartesi sabahı erken saatlerde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Meclisin tatile girmesinden önceye yetiştirilmeye çalışılan oylama ile, resmi olarak iki ülke arasında uzun vadeli bir sürtüşmeye sebep olan Mavi Marmara olayı da geride bırakılmış oldu. Benzer bir oylama İsrail meclisi Knesset’te haziran sonunda gerçekleşmişti. Birkaç hafta içinde iki tarafın da büyükelçi ataması bekleniyor. Daha önce bu konuda bir bildiri yayınlayan İsrail, Ankara büyükelçiliği görevine talip adaylara çağrıda bulunmuştu. İsrail dışişlerinde en prestijli görevlerden biri kabul edilen Ankara ofisi için birçok tanıdık ve önemli ismin adaylığını koyduğu ve büyük bir çekişme yaşandığı konuşuluyor. Türkiye’de ise henüz güçlü şekilde telaffuz edilen bir isim yok.
Türkiye-İsrail ilişkileri Davos ile uçurumun kenarına itildiyse, aşağıya düşmesine sebep olan asıl tekmeyi Mavi Marmara ile yedi. Mayıs 2010’da gerçekleşen ve 10 kişinin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan olaydan sonra, sadece ticari ilişkiler bu fırtınadan yara almadan kurtuldu ve büyüyerek rekor seviyelere ulaştı.

İlişkilerde normalleşme için Türkiye’nin üç şartından özür, dilenmişti. İkinci şartı olan tazminat için belirlenen 20 milyon dolar, anlaşmaya göre 25 iş günü içinde ve bir defada Türk hükümetinin kullanımında olan bir fona yatırılacak. Yani kurbanların ailelerine doğrudan ödenmeyecek. Türkiye’nin üçüncü şartı ise Gazze ablukasının kaldırılmasıydı. Ve asıl sıkıntı bu konuda yaşanıyordu. İsrail, kendisine karşı kullanılabilecek silahların bölgeye girmesini engelleyebilmek için deniz ablukasını kaldırmaya katiyetle karşı çıkıyordu. Öte yandan Gazze’ye karadan geçişlerde bir abluka yok. COGAT sitesinden kara yoluyla Gazze’ye giren tüm malların dökümünü takip etmek mümkün. Mesela geçen hafta Gazze’ye 114,664 ton mal taşıyan 3511 kamyon giriş yapmış.
Gazze konusunda orta yol, İsrail’in kırmızı çizgisine ve Türkiye’nin Filistinlilere desteğini arttırma isteğine göre bulundu. Ankara’nın asıl amacı Gazze halkının yaşam standardını iyileştirmekti. İsrail, Türkiye’nin insani ve altyapı projeleri ile Gazze’nin yeniden yapılanmasında öne çıkan ülke olmasına destek verecek, ancak mallar İsrail’in Aşdod Limanında güvenlik kontrolünden geçtikten sonra Gazze’ye ulaştırılmaya devam edecekti.
Normalleşme anlaşmasında İsrail’in de talepleri vardı. Mavi Marmara operasyonunda görev almış İsrail askerlerine açılan davalar düşürülecekti. Bunun hukuki olarak nasıl mümkün olabileceği hala birçok soru işareti barındırıyor. Sanırım tazminat için verilen miktar Mavi Marmara kurbanları dışında, açılabilecek yeni davalar veya uluslararası mahkemelere taşınabilecek davalar için de kullanılacak.
İsrail’in bir diğer talebi Hamas’ın Türkiye’deki aktivitelerinin sınırlandırılmasıydı. İsrail’in bu konudaki isteği tam olarak yerine getirilmedi. Buna göre Ankara, Hamas’ın Türkiye’de sadece siyasi faaliyetler yürütmesine izin verecek. Bunu nasıl sağlayabileceği konusu ise pek açık değil. Tüm bu görüşmeler sırasında İsrail bir de bonus kazandı. Türkiye vetosunu kaldırdığı için artık NATO tatbikatlarına katılabiliyor.
Altı yıl, çok uzun bir zaman. İlişkilerde normalleşme için geç kalınmış, kaybedilmiş bir süre. İki ülke Mavi Marmara’nın hemen ardından, Türkiye henüz Gazze koşulunu öne sürmeden önce bile bu sorunu çözebilirdi. Ancak liderlerin öncelikleri, konunun iç politikaya olan yansımaları ve Ortadoğu’daki gelişmeler öteleyince, doğru zaman ancak 2016 yazında yakalanabildi. Bu süre zarfında en büyük kayıp ise, karşılıklı güven. Kimse ilişkilerde hemen 1990’lara dönülmesini beklemiyor. Oysa o dönemki askeri ve istihbarat işbirliği, bugünkü ortak tehditler olan Suriye, IŞİD gibi birçok konuda iki ülkenin avantajına olurdu. Doğalgazın ise normalleşmenin en önemli meyvesi olması bekleniyor, zamanı gelince.
Bu anlaşmayla tüm sorunlar çözülmedi. Türkiye-İsrail ilişkileri hala Filistin’e, özellikle de Hamas ve Gazze’ye bağlı. Ancak, Mavi Marmara gemisi Gazze’ye ulaşamamış olsa bile bir şeyi başardı; Gazze’ye uluslararası toplumun dikkatini çekti. Mavi Marmara’dan sadece üç hafta sonra İsrail, Gazze politikasında önemli değişimlere gitti ve ablukayı hafifletti. Bunu da unutmamak gerek.
Ankara’nın İsrail ile ilişkilerini normalleştirmek için Gazze şartı koyması, Filistin konusunun Türkiye için önceliğini gösteriyor. Ancak aynı zamanda, Türkiye-İsrail ilişkilerini de Gazze’deki gelişmelere bağlamış oldu. Bu nedenle, her ne kadar bölgedeki gelişmeler iki ülkeyi işbirliğine zorlasa dahi, İsrail’in Gazze’de gerçekleştireceği geniş çaplı bir operasyon bunca zaman alan kazanımları yerle bir edebilir. 

Karel Valansi Şalom Gazetesi OBJEKTİF 23 Ağustos 2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

‘Atatürk akılcılığına sıkı sıkı sarılalım’

Sıra dışı bir adam: Celâl Şengör Dr. Ali Mehmet Celâl Şengör, jeoloji dendiğinde akla gelen ilk isimlerden. Bu konuda 19 kitap, 276 bilimsel makale yayınlamış bir bilim insanı. Tarih ve felsefe ile ilgili de bir çok popüler makalenin sahibi. Biz onu bir de Fatih Altaylı ile yaptığı TV programlarından ve çok farklı, gündem oluşturan açıklamaları ile biliyoruz. Geçtiğimiz pazar günü Limmud’a katılan Şengör’e röportaj teklif ettiğimde hem hemen kabul etti, hem de muhteşem kütüphanesini tanımam için evine davet etti. Bu röportajı bizim o günkü keyifli sohbetimizden derledim. Jeoloji ile ilginiz nasıl başladı, nasıl gelişti? Çok küçükken annem bana bir kitap aldı. Üzerinde bir brontozorun kafası vardı, görmediğim hayvanlar ilginç şeyler diye düşündüm. İlkokul öğretmenim bir fen ve tabiat ansiklopedisi hediye etti. Orada bir paleontoloji bölümü vardı. Çok ilgimi çekti. Meraklıydım. Bir mikroskop seti alındı orada sinekleri inceliyordum. Yazları sık sık Bursa’ya giderdik. Anneannem ve